8 Temmuz 2011 Cuma

say

piyano piyano dedik

şu hikayeyi yayınlamasak

ayıp ederiz

SAY

Her tabloya konu olmuş kırmızı tramvayın önünden geçtiği bir apartmanın, duvarları tuğladan olan çatı katında yaşıyordu.

Şimdi ise 11 yaşından beri sahip olduğu kahverengi Schineder piyanosunun önündeydi.

Oturağı bile hiç değişmemişti. Hareket ettikçe gıcırdıyordu.

Bazen piyanoyu çalmak yerine oturağına oturur sağa sola sallanırken çıkardığı sesleri dinlerdi.

Say’dı ismi piyanosunun, Fazıl Say’dan geliyordu ama kızdı o.

Her şeyiydi Say onun, yaşamıydı.

O da Say’ın her şeyiydi.

Her gece birlikte dans ederlerdi o tuğladan çatı katında.

Bu gece de diğer gecelerde ettikleri gibi Chopin’ in La Minor Waltz’ iyle başladılar.

Her gece olduğu gibi çok güzel bir başlangıçtı. Bittiğinde ise her zaman yaptığı gibi yanağına bir öpücük kondurup viskisinden bir yudum aldı.

Dansları kendi bestelerine gelince sevişmeye dönüşüyordu.

Öyle dokunuyorlardı ki her gece birbirlerine, ikisi de tekrar doğuyordu adeta.

Bitiremediği bir bestesi vardı, hayatının bestesi.

Bu beste bittikten sonra o tuğladan çatı katında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu.

Bestesini o gece bitirmişti.

Öyle güçlüydü ki aralarındaki bağ, sonucu ne olursa olsun buna hazırdı ikisi de.

Her zaman ki gibi viskisinden bir yudum almak yerine bir dikişte hepsini bitirmişti. Pek alışık olduğu bir şey değildi bu Say’ın.

Tuşlara dokunmaya başladı ama sanki neredeyse dokunmuyordu.

Öyle hassas yerlerdi ki oralar, kalbi hızlı atmaktan ters dönecekmiş gibi oluyordu Say’ın. Sanki o noktaları bulabilmek için yıllarca çalışmıştı.

Yavaş yavaş gidiyordu başlarda, allegretto hatta.

Dışarıda yağan yağmur gibiydi, yavaş ve sakin. Şimdi ise allegro olmaya başlamıştı ve şiddetleniyordu.

Forte...

Şimdi ise staccatoları başlamıştı.

Hızlanmaya devam ediyordu, her notada daha da artıyordu ve arttıkça eriyordu.

Doruk noktasına ulaştı, agitato.

Say artık ne kadar kaldırabilirdi bilmiyordu, şansına parça yavaşlamaya başladı, çok yavaştı artık, grave.

Yavaş, sakin fakat öldürücü.

Öyle bir besteydi ki bu, Say’ın her teli kullanılmış, kullanılmak ile kalmamış aynı zamanda harap olmuştu.

Gözlerinden iki damla yaş süzüldü. “Affet be-”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder