28 Temmuz 2011 Perşembe

hoşbi görüntü olmuyo

ipleri şişeye yapıştırırken

yapıştırıcı damladı üstüme

o da yaktı

üstüme dökülen

her şey gibi

beni öldürmeyen

güçlendirir demiş

nietzsche

demiş de demiş adam

işi yokmuş

kedi dadandı bizim

bahçeye

miyavlayıp durdu yemek yerken

kalktım etimi ona verdim

korka korka baktı bana

bi kaç kez yanıma

gelicekmiş gibi oldu

şimdi nerde bilmiyorum

breatheçalıyo

aleximurdoch

içimdebişey var

gribi don gibi

yoksa siyah mı

bilemedim

ama ben dantelli severim

uzunbi yürüyüşe çıkmak

lazım ara sıra

gerçeklikten kopup

hayal dünyasına bi

yürüyüş

ya da kısaca

tuvalete gidiyim

firstwetakemanhattan

thanwetakeberlin

hesabı yani

yapacak işim yok

tek başıma sinemaya

gittim bugün

oturdum en arkanın

en ortasına

bide film orijinal dilinde

olsaydı

bide üç boyutlu olmayaydı

ne kadar gereksiz bi

olay şu üç boyut

bi işe yaradığı yok

neyse şimdi

alfama çalmaya başladı

madredeusdan da

kendime geldim biraz

birazdan da behzat ç

başlıcak

zaman biraz daha hızlı

geçse bari

herkes uyusa

uyuyakalsa

bi ben kalsam

yatsam öyle verandada

çok uzun zaman oldu

pek dayanılmıyor artık

napsam da bilemedim

nolucak bu iş

ne kadar yakınmışım

amannolucak

bazen de yakınmak

gerek zaten

bugün sinemanın açılmasını

beklerken

çıkardım kitabımı

oturdum yasladım sırtımı

sinemanın duvarına okudum

kinyasvekayrayı okuyorum şimdi

güzelgidiyo

aklımabigün istiklaldeyken

beşiktaşanadolunun kapısına

oturup kitap okuduğum gün geldi

saat sekiz gibiydi

hava soğuktu

ve param bitmişti

kitabın adını unuttum

cennet tarlaları gibisinden bişeydi

bitirmedim kitabı

tabi o zaman güvenlikçi

gelip beni ordan kaldırmadı

hoşbi görüntü olmuyo

diye

susurluk balıkesiri geçtikten sonra mı

aha işte bu o yazı


otobüsteyim şimdi

e tabi

ne otobüsü

nası giriyosun sen

internete diceksiniz

elimle yazıyorum ya

karnemin üstüne

seksen yedi geldi

ortalamam

şu ana kadar ki

en düşük ortalamam

olsun ama o da

iyidir

neyse Behzat ç

izliyodum bitti o da

yapacakbi iş de yok

otobüs de bi durmadı

açım ben

otobüse binmeden

önce ailecek

cundadaydık neyse

sonra ayvalığa girince

bi yerde yiyelim

bari dedik

gittik baktık

ocağı kapadık

dediler

o sırada

benim kuzen

futbol manyağı

aslında

futbol değil spor

manyağı

resmen manyak

geçen boğaya binen

adamlarıizliyodu

gerçi ben de izledim

ama neyse bi baktı

bahçeye prokejtörlen

maç yansıtyolar

bide beşiktaşın maçı

olmasın mı

neyse koştu oturdu

maçı izledik bir sıfır

beşiktaş yendi

atleticomadridi

kırk beş dakika

oynadılarama

üçlü maçlarmış

ne dandik iş

o kadar dandik ki

artık futbolcular bile

milletvekili oluyo

o kadar yani

neyse balıkesiri geçtik

sanırım

üç şarkı dinledim

şunu yazana kadar

ahanda dördüncüye geçtik

dur sayayım

bir

sigaramın dumanına sarsam

iki

seni düşünmek güzel şey

üç düşler sokağı

dört

bilinmeyen ülke hepsi

de ezginin günlüğü

kalemimin ucu

bitti

zaten karne de

bitti

yazıcak yer

yok

25 Temmuz 2011 Pazartesi

bi ayın ondokuzu gelse de

internet yok ya

e nerde bulunur

internet

tabi ki internet kafelerde

eski günleri hatırlattı

taa çok eski

devrek günlerini

bütün gün internet

kafede half life oynardık

deprem yok diyip

koşa koşa deprem

yapmaya giderdik

ne günlerdi ama

bi ayın ondokuzu

gelse de

gene gitsek bi

internet kafeye

half life oynamaya

23 Temmuz 2011 Cumartesi

ve o adam

bi adam vardır

öyle bi sesi vardır ki

ilk dinlediğinde

gülersin

ya da

bu ne ya dersin

ya da

her şeyi unutursun

sonra tekrar tekrar

dinlersin adamı

ve o adam sana her

şeyi unutturur

peyniri bile

öyle bi sesi vardır ki

tanımlanamaz bile

sadece dinleyerek anlarsın

bir de şarkılarının sözleri yok

mu

öldürür seni

şöyle diyebilir mesela



ya da




diyebilir mesela

ve onu sana

o sesiyle söylediği için

sen ayrı bi haz alırsın

içini gıdıklar

için bi hoş olur

direk düşüncelere dalarsın

öyle bi adam işte

ve o adam

tom waits

ama hani

bi insan

ne kadar yalnız

olabilir

ama hani

çok yalnızım kimsem

yok baabında değil

mesela bir menekşe

kadar yalnız

ya da bir pirinç tanesi

kadar

ya da ayçiçeği

tarlasındaki gelincik

kadar yalnız olabilir mi

insan

anladınız dimi demek

istediğimi

ama sesi öyle bi

bi yazı paylaşıcaktım

burda ama

yanımda değil

o yüzden başka zaman

internet bulduğumda paylaşırım

şimdi sıra başkasında

neyse

istanbula geldim bi saat önce filan

geldim bi buz dolabına

baktım direk

sonra tabi ki

piyanoya gittim

oturdum

çaldım

ama sesi öyle bi

güzel çıktı ki

öyle böyle bi güzellik

değil ama

o da özlemiş beni

anladım

ne yazıcağımı da

bilemedim şimdi

aman ya


20 Temmuz 2011 Çarşamba

iyidir iyi

şimdi de anlıyorsun çalıyo

zakkum güzeldir

sözleri hele

neyse

aklıma kıkırdak geldi

iyi midir ki şimdi

iyidir heralde

yalnızlık henüz bir bebek

günden güne büyüyecek

ama ayın yirmisi bugün

yaz oldu mu

kafa gidiyo bende

hangi gündeyiz şuan

onu bilmiyorum

ama ayın yirmisi bugün

ama gün ne

bilmiyorum

pek de önemli değil zaten

gece behzat ç olsun yeter

zaten yoksa

ya cuma ya cumartesi

ya da pazar oluyo

şimdi de üryan geldim

çalıyo

ama aytekin ataş versiyonu

cem karaca değil

adamın sesi nedir öyle

aynı güzel sesli adam

ama değil tabi ki

onun yeri doldurulamaz

neyse bundan önce de

la campanella çalıyodu

önceden kurduğum hayaller

geldi aklıma

hey gidi günler hey

hani bi tane olsa bişey olmazdı

tostumu yedim

dönüyodum sezai abiden

sahil yolundan sitenin içine

giren yola bi girdim

köpekler kesti önümü

başta dedim

nolucak bi köpekten

ilerledikçe fark ettim ki

beşten fazla köpek var

tabi doğal olarak

bi küfür ettim

sonra geri döndüm havlayarak

arkamdan yürüyolar

haraç kesicekler sanki

bura bizim yolumuz noluyo diye

hani bi tane olsa bişey olmazdı

ama

birden fazla olunca

tırsıyo insan

bi de terlik var ayağımda

düzgün tekme de atamam

neyse yolumu değiştirdim

anlatınca fark ettim ki

bu şeye benzemiş

hani filmlerde adamın tekini

bi kişi döver de

adam arkadaşlarına anlatırken

çok kalabalıktı lan

der

ona benzedi

ama benim durum öyle değil

tabi ki

yoksa öyle

mi

hep dokuzda inmek gerek denize

dün gece sabahladım

işte

öyle oyun oynadım

behzat ç izledim

sonra da dedim

madem uyanığım

e denize gideyim bari

hala ayvalıktayım ben

sabah saat dokuz

denize indim

o nedir

öyle

güpgüzel deniz

hep dokuzda inmek gerek denize

çıktım yattım şezlonga

böyle mi yazılıyodu

neyse uyumuşum on bir

buçuğa kadar

göbeğimi çıkartıp

göbeğimi de iyice çıkarttım

neyse şimdi son ayvalık

tostumu yiyim

kilo veririm ben

bekle beni sezai abi

ama bu sefer nöbette olma

da bize tost yapıver

19 Temmuz 2011 Salı

bu şarkı var ya bu şarkı

hani bi soru vardır

en sevdiğin şarkı

ne diye

öyle soru mu olur

bi insanın en sevdiği

şarkı mı olur

her durumda

farklı bi şarkıyı sever

insan dimi

öyle tabi

fakat bu şarkı var ya bu şarkı

öyle değil işte

sanırım

bu benim en sevdiğim

şarkı

ahh be ah

elbet

parfümün dansını okuyorum

demiştim ya hani

orda bi adam var

marcel LeFever diye

tavşan diyolar adama

çok iyi koku alıyo diye

neyse adam yeni

yaptıkları parfümü

sıkıp uyuyo

rüyasında hep kaos

faşizm falan

ben de

kendi parfümümü sıkıp

uyucam

bakalım ne görücem

çok heves ettim parfüm

yapma işine

ama o da gelip geçici

elbet

bu dünya naylon

bırak yıkasın ikimizi geçmiş

17 Temmuz 2011 Pazar

saat bir on dört

saat bir on dört

on beş oldu tam şimdi

müzik ilk aşk

yine güzel sesli adam

seni mi gördüm

çözüldüm geçmiş gibi

bir karanfil açmış gibi

yakamda

kokladım yalnızlığımı

acıdım kendime sana

zamanın üzümleri hep şarap olmuş

dedi

ne güzel söz

zamanın üzümleri hep şarap olmuş

saat bir on altı

on yedi oldu tam şimdi

yapacak hiç bişey yok

uykum yok

kapıyı kitledim

gene açıp dışarı çıkmaya

üşendim

müzik dinliyorum

anca böyle saçmalıyorum

düzgün yazıya geldi mi

yazamıyorum

olmuyo işte

bekliyoruz

sevmem insanın kendinde oluşunu

bilmeli bir kederedir şiirin doğmuşluğu

demiş biri

güzel demiş

dimi

çok beğenirim ben

ilk okuduğumda

anlamamıştım sözü

yardım gerekmişti

ama olsun

saat bir on dokuz

yirmi oldu tam şimdi

şarkı ikinci

hatta üçüncü kere çalıyo

geçen bi kitaba başladım

parfümün dansı diye

bi de

villa meçhul diye

kitabı vardı aynı yazarın

güzeldir

alışılmışın dışındadır

ah bide m’ler nı

n’ler rı olmasaydı

ondan önce de divan’ı

okumuştum

o da güzel

ama artık eskisi gibi

okuyamıyorum sanırım

nerde o günde bir kitap

bitirdiğim günler

çok da uzak değildi

halbuki

iki yaz önceydi

neyse ki kitaplar

güzel

yoksa hiç okumıcam

ve

saat bir yirmi dört

yirmi beş oldu tam şimdi

şarkı kim bilir kaçıncı kere

çalıyo

ve

herkes uyuyakalıyo